Brüksel Grand Place

Brüksel’in merkezi meydanı. Baştan söyleyeyim bu meydan Avrupa’nın ve dünyanın en güzel meydanlarından biri. Öyle ki Brüksel Grand Place 1998 yılında Unesco Dünya Miras listesine girmiş. Bu bilgiyi ilk öğrenişim sürpriz olmamıştı çünkü Brüksel’e ilk gidişimde Grand Place’i gördüğümde benimde ilk söylediğim şuydu; “Wooww, gördüğüm Old Town’lar arasında en iyilerinden birindeyim!” Hakikaten şuan ilk 5’im içerisinde Grand Place en üst sıralarda. 🙂 Çok görkemli, epeyce büyük bir meydan burası. Dört tarafı ihtişamlı binalar ile çevrili. Benim en sevdiğim şey bu meydanın akustiği. İnanılmaz bir yankı ve ses akustiği var burada. Meydanın ortasına oturup gözlerimi kapatıp bu sesleri dinlemeye bayılıyorum. Bu arada gece veya gündüz fark etmiyor. Brüksel Grand Place benim için her zaman çok çekici. 🙂

Şimdi haydi bu meydanda neler var, biraz da bundan bahsedelim. 🙂 En dikkat çekici iki yapı, Belediye Binası (Hôtel de Ville de Bruxelles) ve Brüksel Şehir Müzesi nam-ı diğer Kral’ın evi (Maison du Roi). Meydanı çevreleyen çeşit çeşit lonca evleri de bir o kadar hayranlık uyandırıcı! Meydanın epey yakınında olan çikolata müzesi (Musée du Cacao et du Chocolat), kostüm ve dantel müzesi (Musée du Costume et de la Dentelle) ve Belçika bira müzesi de gezebileceğiniz lokasyonlardan.

Belediye binası meydandaki en muhteşem yapı bence. 1402 ve 1455 arasında birkaç aşamada inşa edilmiş. Aynı zamanda meydanın kalan tek Ortaçağ binasıymış burası. Brüksel’e gittiğinizde benim için bir şey yapmanızı isteyeceğim. 🙂 Belediye Binasının önüne gidin ve yapıyı inceleyin. Binayı ikiye bölen kulenin tam ortada olmadığını göreceksiniz.

Aslında ilk başta iki kısım da simetrik görünse de dikkatli bakıldığında öyle değil. Peki bu bilgiyi size neden verdim? Çünkü Brüksel halkı arasında konuşulan bir efsane var. Bu efsaneye göre binayı tasarlayan mimar hatasını fark ettikten sonra çan kulesinin tepesinden atlayarak intihar etmiş! İlginç. Binanın mimarisi muhteşem! muhakkak fotoğraflayın.

Kral’ın evi, 12. yüzyılın başlarında ekmek satılan bir ahşap binaymış, eskiden bu bina ekmekhane olarak geçiyormuş. 15. Yüzyılda önce Dük’ün evi, 16. Yüzyılda ise Kral’ın evi olarak kullanılmaya başlanmış. 1887’den beri Brüksel Kent Müzesi’ne ev sahipliği yapan bu bina şimdilerde hakikaten meydandaki en görkemli yapılardan biri.

Brüksel Kent Müzesi’ni de gezmenizi tavsiye ederim. Şehrin ve özellikle meydanın tarihine dair birçok bilgi ve eser var içeride. Manneken-Pis’in 500’den fazla kıyafeti de bu müzede sergileniyor.

Grand Place’i çevreleyen diğer lonca binaları da muhteşem hakikaten. Bu evlerdeki heykel dekorları, pilasterler ve korkuluklar Flaman etkileri de taşıyan İtalyan Barok tarzında inşa edilmiş. Bol bol fotoğraf çekin ve meydanın en ortasına çökün tarihin akışına kendinizi bırakın. 🙂

Grand Place göründüğü kadar kendi halinde bir meydan değil. Yıl içinde bu meydanda birçok etkinlik düzenleniyor. Denk gelirseniz ne ala. 🙂 Her iki yılda bir ağustos ortasında ve 500.000’den fazla begonvil çiçeği ile organize edilen bir etkinlikleri var, meydan o tarihlerde adeta bir çiçek halısına dönüşüyor. Aralık ayı içerisinde kurulan Christmas market ve Noel ağacı meydanda ışıl ışıl bir görüntü yaratıyor.

Zaman zaman Grande Place’de konserler de düzenleniyor. Ben ise geçen kış gidişimde Anderlecht kulübünün bir maç sonu kutlamasına denk gelmiştim. İzlemek inanılmaz keyifli idi. 🙂 Bu kutlamada dikkatimi çeken ilk şey, taraftar grubunun meydana ellerinde malzemeleri ile sessiz sakin gelerek meydanı güvenlik için barikatlar ile çevirmeleri, meşalelerini yakıp, tezahüratlarını yaparak eğlenip yine sessiz sakince her şeyi toparlayıp gitmeleri olmuştu. Ne kimseyi rahatsız ettiler, ne de kimse kimseye zarar verdi… Buyurun sizi galibiyet kutlamaları ile başbaşa bırakayım aşağıdaki videoda. 🙂

Avrupa’da bazı şehirlerde enerjim bir anda yükselir. Brüksel’de bu şehirlerden biri. Çevremdekiler bunu pek anlayamıyorlar. Genelde “Neden hep Brüksel’desin?” sorusunu çok duyuyorum. Bunun bir yanıtı yok aslında. Grand Place’in havasını çok seviyorum. Meydanın tarihine ilgi duyuyorum. Old Town’lar hep ilgimi çekmiştir zaten. Bu sebeple kaç kez gidersem gideyim muhakkak Brüksel’de meydandaki müzeyi ziyaret ederim.

Bu arada Brüksel’e ilk kez yıllar önce gittiğimde Grand Place’de yerde taş üzerinde benden başka oturan pek kişi yoktu. Ben ise yaz kış meydana vardığımda yere hemen çöker etrafı izlerdim. 🙂 Gelen geçen deli herhalde diye bakardı bana. 🙂 En son bir hafta önce (Ekim 2018) Brüksel’deydim, hakikaten böyle bir akım başlamış. Çok mutlu oldum. Ve tabi meydanın tadını yine bol bol çıkardım!

Brüksel gezilecek yerler için tıkla!